İletişimde Ben de Varım !



'Bildiğinizi uygulamaya dönüştüremiyorsanız,  bilginizin değeri yoktur.' demişti kıymetli bir hocam.
Geçenlerde yaşadığım bir olayla anımsadım bu sözü.

Hepimizin hayatında  kaçınılmaz bir unsur iletişim. Etkin dinlemek, anlamak ve anlatmak. Peki tüm bunları gün içerisinde ne denli önemsiyor ve anımsıyoruz?
İletişimde yaşadığımız problemler çatışma ve fikir ayrılıklarında etkin dinlemenin rolü oldukça büyük. Ayrıca belirtmek de fayda var ki etkin dinlemek karşımızdakine hak vermek demek değildir. Onu anlamaya çalışmak buna niyet etmek, bilgi ve gayreti ifade etmektedir. ( Günümüzde etkin dinleyene rastlamak zor,  eğer aklınızda bir kaç isim hemen belirdiyse bu kişileri kaybetmeyin derim.)

Odaklanılacak bir diğer nokta ise;  Sen ve ben mesajını doğru kullanmayı bilmekten geçiyor.
Durum ve duygu cümleleri içeren ben mesajı ile anlatmak istediğiniz ve hissettikleriniz karşı tarafa daha net ifade edebiliriz.  Sen ve ben  mesajlarına örnek verecek olursak;


    • Ne demek yorgunum sen yorgun değil tembelsin! ' ifadesi ile karşımızdaki kişiyi Etiketleme suçlama ve küçümse kalıpları içerisinde kişisel bir algı ile sen  mesajı içermesine  neden olmuştur.
    • 'Bana haber vermeden program yaptığımda kedimi önemsiz hissediyorum.' Burada yer alan ben mesajında ise durum ve algının kişide bıraktığı etki ön planda tutulmaktadır.
    Kişi kendi davranışlarını düzeltmeye, empati kurmaya, karşısındaki kişiye değil davranışa odaklanmaya çalışırsa yaşanılan çatışma yıkıcı olmaktan çıkıp yapıcı bir çatışmaya doğru yol alır.
    Peki nedir bu yıkıcı ve yapıcı çatışma? Özetle belirtmek gerekirse;

    Yapıcı Çatışma                                                       Yıkıcı Çatışma
    -Anlamaya Çalışma                                                - Söz Kesme
    -Duygulara Odaklanma                                          -Galip Gelme
    -Savunulan fikri açıklama                                      - Yargılama
    - Yapıcı geri bildirim                                              -Suçlama


     Önemli olan problem ve çatışmanın çözülebilir olduğuna inanılmasıdır. Peki ya çözülebilecek durumda değilse? Aslına bakarsanız Çatışmadan kaçınmak ilişkilerde ciddi problemlere yol açabilir. Çatışma kişileri olduğu kadar ilişkileri de geliştirme ve güçlendirme potansiyeline sahiptir. Bu potansiyelden yararlanmak çatışmayla yapıcı biçimde başa çıkmaya bağlıdır. Peki tüm bunlar nasıl mı olacak? Konuyu fazla dallandırıp budaklandırdım değil mi? Haklısınız. Peki öyleyse sizi can alıcı sorular ile baş başa bırakıyorum. :)
    • Karşınızdakini anlamaya çalışıyor musunuz?
    • Sunduğunuz fikri ve gerekçesini açıklıyor musunuz?
    • Duygularınızı ve nedenlerini belirtiyor musunuz?
    • Karşınızdakinin davranışlarını onaylamasanız bile, onu birey olarak kabul ettiğinizi hissettiriyor musunuz?
    • Karşınızdakini yargılamaktan kaçınıyor ve ona yapıcı geri bildirim veriyor musunuz?
    • Gerçek niyetiniz çatışmayı çözmek mi, yoksa karşınızdakini yenmek, aldatmak manipüle etmek mi?
    Eğer tüm sorulara cevabınız 'Evet' ise yapıcı bir çatışmayı başarabiliyorsunuz demektir.


    Beğendiğim bir söz :
    ' Bir insana olduğu gibi davran öyle olacaktır. Bir insana olabileceği ve olması gerektiği gibi davran öyle olacaktır.'
    J.W.VON GOETHE


    01.10.2014

    Yorumlar

    Popüler Yayınlar